17 Kasım 2007 Cumartesi

Ortaya karışık

Gecenin/sabahın 5'inde aldığım karar doğrultusunda, bir süre blog, internet sitesi, fanz-in ve bilimum yerlerde yazmaya ara veriyorum. Biraz kabuğuma çekilmek, romanlarıma dönmek istiyorum.

Eğer bir gün dönmezsem, affedin...

16 Kasım 2007 Cuma

RUHSUZ HERİFİN KARALAMALARI -III-

"İlim kendin bilmektir!"
Belki bundan, belki ne olursam ne yaparsam yapayım tatminsizliğimden, belki süper zeka oluşumdan, belki ahmaklığımdan, ben en çok kendimi kurcalamayı seviyorum. Kurcaladıkça daha çok sorun çıkıyor gün yüzüne. Kendimi sevemiyor (yahu yeri gelmişken, ben de kullandım farkındayım ama ne demek bu kendini sevmek? Meta anlamını düşününce ilk hangi hastalıklı ruh bu kavramı çıkarmış merak ediyorum), düzeltiyorum, kendimi kötü hissediyorum ve hepimizin alışık olduğu karamsar hale, soyutlanmaya, var olanı itmeye eğilim kazanıyorum. Benim için bu durum olağan bir şey, hayatın bir parçası. Gel gör ki ben ne zaman bu durumda olsam, hayatımdaki kadınlardan hep, "hayatım kadınlar güce tapar, böyle yapma itici oluyorsun," cümlesini duyuyorum. Ben hala bunun üstüne konuşayım mı, dünyanın geri kalanı da bunda hem fikir mi, bilmiyorum ki! Bu ne demek yahu?! Kadınlar güce tapar, hooop, *flop* değiş. E ne var, ben de "Adriana Lima" istiyorum hooop hemen sen de değiş o zaman. Bir iki kadından bahsetmiyorum arkadaşlar. İstisnasız aynı laf. Nedense bu da yalan gibi sanki... Brad Pitt ve bilimum mastürbasyon malzemesi herifin karşısında da aynı cümleyi kursunlar, en azından üstünde düşüneyim. Yalancı sahtekarlar! Hem bu "güç" de ne demek? Üç adamı yere serseniz de ideolojik düşünceniz veya başka bir şey için dünyayı karşınıza alsanız da sevdiğiniz için canınızı tehlikeye atsanız da fark etmez, bu "güç" söylevi dönüyor dolaşıyor ve sizi buluyor. Evet hepsi başıma geldi, biliyorum. Nedir bu "güç"?
Ne olduğunu artık biliyorum. Sizinle de paylaşmak istedim. Bu sadece kadın-erkek ilişkileri için geçerli bir şey değil. Anneniz, babanız, arkadaşınızla da geçerli... Sakın ola karşınızdakinden daha üzüntülü, daha sevinçli, daha zeki, daha aptal, daha bilgili, daha cahil, daha cana yakın, daha sevgili, daha ilgisiz, daha cesur veya daha korkak ve en önemlisi, üstüne basarak söylüyorum en önemlisi daha ilgiye muhtaç olmayın! Olduğunuzu söyleyin, bu sorun değil onlar için. Ama gerçekten öyleyseniz ve maskeniz yüzünüzde değilse, işte bu "güç" lafı gelir sizi bulur. Ne zaman kendilerini size gerçek sevgi, gerçek hayranlık, gerçek şefkat ve gerçek ilgi göstermek zorunda hissetseler, şimdiye kadar bol keseden salladıkları yalanlarını yutmadığınızı anlasalar, "güç" derler, kafanıza kurşunu sıkar ve giderler...
Sonra vakitler geçer. "İlim kendin bilmektir!" denir. İlim kendin bilmektir... İnsan sadece bir kez aşık olur...

13 Kasım 2007 Salı

RUHSUZ HERİFİN KARALAMALARI -II-

Başlamak için bir şeylere gereksinim duyuyorum, duyuyoruz. Yolda olmak, sonuca varmak üstüne hangi köşeyi dönseniz bir martaval karşınıza çıkarda, hayatınızla ne yapmanız gerektiği hakkında hiçbir şeye rastlayamazsınız. Demek istediğim, hayat zor, bok, püsür değil. Bütün hırs ve hislerimize gaz veren objelerin, hatta kendimizin hep bir yalan, havada asılı kalan bir dogma olduğu. Ne zaman yere basacağız? Bilmiyorum.
Yazarlar hakkında pek çok film izledim, kitap okudum. Her şey yazmanın fazileti, zorluğu, yazarın görülmeyen yeteneği, başarının zor gelişi veya gelmeyişi üstüne o kadar odaklanmış ki bulunmadığı yerden ahkam kesen bütün bu sirk palyaçoları yere basmayı unutmuşlar. Evet, izlediğim filmde görüyorum, zaman zaman karakteriyle bütünleşiyorum, film akıp gidiyor ve film bittikten sonra bile aklıma takılan şey bambaşka; sefillik, zorluk, depresyon geçiren, toplumdan soyutlanan, bir dönem çıldıran, kitabını yayınlatmak için çetrefilli yolları çeken yazarı kabul ediyorum, benim anlamadığım, aynı yazarın altındaki ve neredeyse helaya bile giderken kullandığı arabası ve ona doldurduğu benzin, benim anlamadığım, şu saniyeden itibaren çalışmaya başlasam seksen yaşında ancak sahip olabileceğim güzellikteki evi... Bu adam nereden başladı tamamen kayıp. Sırf kadın ırkının karakterleri çözümleme ve onları neyin bu kadar bu filmlere ittiğini merakımdan, şu an yazmakta olduğum bir karakterle ilişkisinden, son üç gündür romantik filmleri, diğer adıyla kız filmlerinin bir listesini oluşturdum ve masamdaki yığını izleyerek tükettim. Sakın denemeyin, sağlığa çok zararlı etkileri var eheh. Bazı nüansların romantik bulunabileceğini kabul edebiliyorum, genç kızların neden bu filmleri zaman zaman tercih ettiklerini ve onlara nasıl pazarlanabildiklerini de anlayabiliyorum. Bununla bir sorunum yok. Filmi izliyorum, filmin bir karesinde, esas kıza kaldırımdan geçen bir delikanlının uzaktan içli içli bakışı yarım belki bir saniye yansıyor ve filmin sonuna kadar bir daha bu delikanlıyı göremiyorsunuz. Benim film bittikten sonra bile hala merak ettiğim o delikanlıya ne olduğu, işte benim anlamadığım bu. Çayımı içerken anlıyorum ki hiçbir şey yeterince iyi değil. Her şeyin anlatımı ise fazlasıyla abartılı ve fazlasıyla iyi. Kitaplar, filmler, şarkılar her şey... Can sıkıntısından radyoyu açıyorum, kanalları dolaşacağım, hani pek çok filmde arabasında giderken radyo kanalını arayıp konuşan adamlar vardır, bir gün de böyle bir konuşma gerçekte olsun be kardeşim. Yolda, radyoda, evde, işte, otobüste, yatakta biri de mantıklı, dinlemeye değer bir cümle kursun. Filozof olmasın, politikada deha olmasın, atomu parçalarına ayırmasın, mükemmel değil sadece biri kendisi olsun, kulaklarım o konuştukça onundur.
Gazetelerin köşe yazarlarına bakıyorum da... Neyse sadece şunu, az buçuk konuyla ilgili olduğu için anlatmam yeterli. Aklı kıt kadın köşe kapmaca, adam asmaca yazarlarımızdan biri geçenlerde kadınlar için ideal erkeğin kriterlerini yazdı kendince. Evet, bütün erkekler, bundan böyle ideal kriterlere gidin koşun, atlayın, maymun olun, kendiniz hariç her şey olun. Ve evet, bütün kadınlar, idealleri arayın, ama kendi ideallerinizi bile başkasının ağzından dinleyin, "Fuzuli" mi boş verin? Buna verecek cevabınız da hazır nasıl olsa "Ya Leyla Mecnun, ya kaşar orospu, arası yok mu?" diyeceksiniz. Adadığınız, adandığınız ideallerin arasını ne zaman bulursanız belki o zaman söylevleriniz de ciddiye alınır. O yüzden, siktir! Neyse başka konulara dalmadan, sanırım basitçe yazının reklamını yaptım. Bu yüzden de kendimi kutluyor, kendimden tiksiniyorum. Herneyse, dönelim konuya, bu aklı evvel köşe kapmaca, adam asmaca yazarlarının hedeflediği kitle, (o kadar hesap yapabilecek beyinleri olduğunu varsayarak) esasında o satırlar arasında kendilerini görüp, bir nebze olsun umutlanıp, "biz de sevgili buluruz, işte kadınların aradığı erkek modeli," diyen sefil erkeklerdir.
Her şey o kadar yalanın etrafında dönüyor ki... Sodom'un en sonunda insanların bu yalanlar yüzünden aklını kaçırıp tamamen özüne dönmesi olduğuna inanası geliyor kişinin.
Hava soğuk, üşüdüm, hastayım ve elim titrediği için yazmaya devam edemeyeceğim. O yüzden şimdilik defolun! Nasıl olsa kimsenin okuduğu yok.
Hikayenin sonu.